Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

BUZUKİ ORHAN



Akort Dergisi Eylül-Ekim 2006

MÜZİK GEZGİNİ
                               BUZUKİ ORHAN

Buzukiyi çalma stili nedeniyle Buzuki Orhan lakabını alan Orhan Osman, müziğiyle dinleyicilerini küçük bir dünya turuna çıkarıyor ve bu sayede Yunan, Balkan, Hint, Trakya, İspanyol ve Türk ezgilerini buzuki tınıları eşliğinde dinleyebiliyorsunuz... Enstrümanı ile sadece Yunan müziği değil, diğer dünya müziklerinin de yorumlanabileceğini kanıtlayan müzisyen, gittiği ülkelerin müziklerini evrensel bir potada birleştiriyor ve ortaya hoş bir sentez çıkıyor...

Nam-ı değer Buzuki Orhan, Yunan müziğinin başarılı temsilcilerinden... Ülkemizde bilinen taverna, tabak müziğinin dışında bir müzik yapıyor ve buzukisiyle harita üzerinde dolaşıyor. Profesyonel müzik hayatı boyunca başarılı üç çalışmaya imza atan Orhan Osman, yaptığı ilk albümde taverna müziğinden uzaklaşmak istemiş aslında: “O bir eğlence anlayışı, kültür değil. Bende para kazanmak için çok kısa bir dönem yaptım. Kötü bir şey değil, sonuçta orada da müzik yapılıyor. Tek farkı tabak kırılıyor. En sonunda bunu yapmamaya karar verdim ve ilk albümüm “Devr-i Alem”e yöneldim. İlk albümde çoğu insan karşı çıktı. Çünkü dünya müziklerini sentezlediğim çok riskli bir albümdü.”
‘Gökkuşağı’ ve ‘Maziden’ albümlerinin ardından geniş bir kitleye hitap etmeye başlayan müzisyenin buzuki ile tanışma hikayesi Yunanistan’da başlıyor: “Buzukiyi elime aldığımda 13 yaşındaydım. Yunanistan’da ud, kanun gibi Türk enstrümanlar çok fazla olmadığı için, azınlık Türkler genelde buzuki ya da gitar çalarlar. Buzuki biraz daha folk bir enstrüman olduğu için ona yöneldim. İlk enstrümanımı kendim yaptım. Atina’da değişik ortamlarda çalışırken, bir şekilde keşfedildim. Türk olup, buzuki çalmam onların daha çok dikkatini çekti. İnsanların hoşuna gidiyordu, beni tercih ediyorlardı. Yavaş yavaş orta, amatör derken profesyonel hale geldim. Orada çok profesyonel insanlarla ve çeşitli rembetiko müziği yapılan yerlerde çalıştım. Benim için çok önemli bir dönemdi...”
Türkiye’ye ud almak için gelen ve buradan kopamayan Osman, “ Hayatımda verebileceğim en önemli karar Türkiye’ye gelmekti” diyor. “Hem eşime aşık oldum hem de buradaki ortama... Yıllarca Türkiye özlemi çeken biriyim. Sevdiğin işi, sevdiğin kişiyle beraber ve sevdiğin yerde yapmak çok daha farklı oluyor.” 
İlk geldiği dönemlerde çok zorlansa da manevi gücünü hiç yitirmemiş: “ Türkiye’ye geldiğimde çok param yoktu. Manevi açıdan o kadar güçlüydüm ki, parasızlığı unuttum. İlk zamanlarda zor dönemler yaşadım. Piyasa müziğine kaçmadım. Çok para kazanmak gibi bir derdim hiç olmadı. 10 kişi alkışlasa bile ileride 100 kişiye çıkacağını düşünüyordum...”

BİZDEKİ RUH YURTDIŞINDA YOK
Buzuki onu en çok frekans özelliğiyle etkiliyor ve asla ondan vazgeçemiyor: “Bütün enstrümanlar, Orta Asya’dan geliyor. Profesyonel olduğum zaman, ‘Gerçekten buzukiyi seviyor muyum’ diye birçok enstrümanı inceledim. 35 tane enstrümanım var. Alıyorum, çalmıyorum. Çünkü buzukiden vazgeçemiyorum. Ondaki frekans çok etkiliyor beni. Üst frekanslar bağlamanın sesini anımsatıyor, alt frekanslar gitar sesini anımsatıyor. Hepsini çaldığın zaman buzuki gibi çıkıyor, her türlü müziği çalabiliyorsun. Genel olarak dünyada buzuki sesi insanı etkiliyor... Türkiye’de de artık kültürün bir parçası...”
Orhan Osman, Almanya doğumlu. Aslen Gümilcineli. Ailesi Yunanistan’da, kendisi ise Türkiye’de yaşıyor. Sahip olduğu bu kültürel zenginlik başka kültürlere de yelpaze açıyor ve müziği daha da zenginleşiyor: “Ben sentez adamıyım. Çok kültürlülüğü seviyorum. Müzik ayrımı yapmıyorum. Yunanistan’da olduğum dönemde Bulgaristan’a buzikici arandığını okudum. Çok farklı bir müzik türü, benim için her şeye sıfırdan başlamak gibiydi. Günde 7-8 saat kadar etüt yapardım. Saksofonlar, akerdion gibi tarzları buzukiye uyarlamayı denedim. Bu sefer Türk- Yunan- Balkan sentezi ortaya çıktı. Başka ülkelere gitmek bana çok şey kattı. Ülkemizde çok iyi müzisyenler var. Yurt dışında çeşitli festivallere katılıyoruz.
Çok iyi organizasyonlar yapıyorlar ama buradaki büyü, ruh yok. Üstelik yurtdışında insanlar kendilerinden birilerini koymuyorlar. Türkiye’den, Belçika’dan, Afrika’dan, Fransa’dan müzisyenleri topluyor. Sadece Türkiye’deki müzisyenler böyle bir festival düzenlese çok renkli bir şölen olur. Çünkü farklı kültürlerden insanlarımız var. İlerleyen zamanlarda festivaller artarsa daha iyi şeyler yapılacağına inanıyorum. Türkiye ve özellikle İstanbul ciddi bir müzik merkezi...”

KENDİ MÜZİĞİMİZLE VAR OLMAK DAHA KOLAY  
Her sene bir ay süreyle yurt dışına gidip gelen Buzuki Orhan, dünyada kendi müziğimizle var olmamızı savunuyor: “ İlk önce Türkiye’de bir şeyler yapmamız gerekiyor. Ondan sonra yurt dışında olmak daha kolay. Ama kendi müziğimizi yaparsak. Dünyadaki müzik sektörü de çok iyi değil. Bütün müzikler birbirine karışmış durumda. Çok fazla sentezlik de iyi değil aslında. Her sanatçı bir sentez müziği yapmalı ama ondan sonra kendi yolunda gitmeli diye düşünüyorum...”
Dinleyici kitlesinin genişlemesinden dolayı çok memnun olan buzuki ustası, müziğinde herkesin kendinden bir şeyler bulduğu görüşünde: “Ben harita mesajı vermek istiyorum. Beni insanlar gezgin olarak görsün, müzikle seyahat etmeyi çok seviyorum. Yurtdışı konserlerimde Türk, Yunan, Alman ve başka birçok ırktan dinleyenlerim oluyor. Herkes aynı volümde alkışlıyor. Bunları görünce etkileniyorum. İnsan sevgim daha da artıyor. İnsanların eğlenebileceği şekilde, kalabalık bir orkestrayla sahne alıyorum. Günlük hayattaki duruşumla, sahnedeki duruşum çok farklı. 15 yaşımdan bu yana sahnedeyim. Evimde nasıl rahatsam, sahnede de öyleyim. İnsanlarla alışverişimiz çok iyi oluyor. Sahne dilini kendimce oturttuğuma inanıyorum. Bu Almanya’da olsaydı beceremezdim, Türkiye’de olması benim için bir avantaj...” 
Son çalışması ‘Maziden’ kariyerinin en önemli albümü: “Bu albümle her şey yerli yerine oturmaya başladı. Müzik yapmak, yazı yazmak gibi bir anlamda. Bu albümde bende iz bırakmış güzel anları aktarmaya çalıştım. Onun için adı da ‘Maziden’ oldu. Eşim ve çocuğumla yaşadığım güzel anlar, orkestra arkadaşlarımla şakalaşmalarım, babamın bana ilk alfabeyi öğrettiği an... Tüm bunlardan etkilenerek yaptım... Şarkılarım yarı enstrümantal. 11 parçam varsa, 5’i sözlüdür...”
Buzuki Orhan, yurt dışına ağırlık vereceği yeni programıyla da, Televizyona kaldığı yerden devam edecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder