Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

EMRE SALTIK



Akort Dergisi Mayıs- Haziran/ 2007

EĞİTİMCİ, TOPLUMCU, VATANSEVER

Usta yorumcu Emre Saltık, “Bu Benim Sevdam” adlı yeni albümünde geleneği bozmadı ve yine toplumsal bir yarayı türkülerle dile getirdi.  Albümde yer alan bir türküsünü gasp edilen taksicilere ithaf eden Saltık, “Sadece türkü söylemek sanatçılık değil…” diyor. Ülkemizde ve yurtdışında birçok yardım konserine katılan sanatçı, kendisine başka bir misyon üstlendiğini söylüyor ve ekliyor: “Ben daha farklı bir kimlikle söylüyorum deyişlerimi, semahlarımı…”

Prodüksiyon yönetmeni, icracı ve eğitmen olarak Türk Halk müziğine önemli katkılarda bulunan bir müzik adamı Emre Saltık…25 yılı aşkın süredir müziğin içinde olan sanatçı geçtiğimiz aylarda 10. albümünü yayınladı. Semahlar ve anonim eserlerin yanı sıra beste formundaki türkülerin ağırlık kazandığı albümde Saltık, yine toplumsal bir sorunu gözler önüne seriyor… “Türküler, 50–100 yıl sonra söylenmek içindir. Günlük değil, toplumun yararına olabilecek mesajı, ilkesi, felsefesi olan bir tarzdır.”diyen usta türkücü, 3 yıl aradan sonra çıkardığı albümünü anlatıyor…

OZAN, BOZANDIR…
Albümde yer alan bir türkünüzü (Bavo Yaralı) neden gasp edilen taksicilere ithaf ettiniz?
Sanatçılar sadece türküyü söylemekle kalmamalıdır. Sanatçı toplumun aynasıdır. Türküler daha güzel günlerin özlemiyle yapılırlar ve aynı coğrafyada zamana tanıklık ederler. O zaman içersinde yaşanmış olayları ezgileştirerek aktarırlar bir başka kuşağa. Aktarırken, sorgular ve yerine mutlaka umudu koyar. Diğer müzik tarzlarından ayıran en beğendiğim özelliğidir. Sadece bir müzik tarzı olarak görmüyorum. Kutsal ve benden birisi olarak görüyorum. Ya seni anlatıyor, ya babanı ya da dedeni anlatıyor. İnsanları karamsarlığa iten bir taraf yoktur. Mutlaka bir olayı anlatır, süzgecinden geçirir, resimler ve belgeler haline getirir. Ozanlık geleneği budur. Ozan başka bir deyişle de bozandır. Yani yanlış giden bir şeyi bozup, yerine doğruyu koyandır. Her albümümde toplumun yaşadıklarını konu alan ağıtıyla, semahıyla, halayıyla bunları anlatmaya çalıştım. Türküler gibi yaşamaya prensip edindim. Türkülerin çok iyi bir aktarıcı olduğunu biliyorum. Ona layık olmaya çalıştım. Dejenere etmedim.

“Bavo Yaralı” ne anlatıyor?
Anadolu’dan gelen ve ehliyetinden başka hiçbir özelliği olmayan bir taksi şoförünün büyük kentte yaşam mücadelesi ve gasp edilişini anlatıyor. Gasp edilen taksici sakat kalır, çalışamaz. Eşi ve çocuğuna bakmak zorundadır. Kendine göre yaşam standartları zorlaşır. Her seferinde gençliğine bakarak nostalji yaşar. Eşi ise, onun kahroluşuna üzülür ve makası alıp saçlarını kesmeye başlar. Şapkayı takar ve taksicilik yapmaya başlar. Kendisi ve eşi için tekrar yaşamaya devam eder.

Geri dönüşümü nasıl oldu bu klibin?
Ulusal kanal olmasa da birçok kanalın ana haberlerine katıldım. Ankara’daki Taksiciler  Odaları Federasyonu aradı. 1500 taksicinin bulunduğu bir salonda klip gösterilmiş. Benimle canlı bağlantı yaptılar. “Herkes ayakta alkışlıyor” dedi. Böyle bir konu işlediğim için teşekkür ettiler. Yakın bir zamanda Ankara’ya çağırıp, plaket vermek istediklerini söylediler. Bu ülkenin sorunu tabiî ki sadece taksicilerle bitmiyor. Bunun altında birçok sosyolojik, ekonomik, psikolojik etkenler var ama sanatçıların yaraları sarmak gibi bir derdi olmalı. Sadece türkü söylemek bana göre sanatçılık değil.

Türküleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Birincisi, yaşanmışlıkları çok önemlidir. İkincisi, geleneksel formatı çok önemlidir. Türkü gibi türkü olmalıdır. Bunlara dikkat ediyorum. Her albümü iki yılı aşkın zaman içersinde yapıyorum. 3 yıl içinde topladığım 50 türküyü seçmek en büyük ızdırap oluyor. Eleyemiyorum.  

YARDIM KONSERLERİ AĞIRLIKTA…
Avusturya’dan Kanada’ya; Amerika’dan Avrupa’ya gitmediği yer kalmayan Emre Saltık, ülkemizde verdiği yardım konserleriyle de halkın sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor.
“Alevi- Bektaşi kimliğim var öncelikle. Türkülerin insanlara okumanın ötesinde başka bir misyon üstlenmiş bana. Devletin yerine getirmediği sağlık, eğitim vb. noktalarda sivil toplum örgütleri devreye giriyor ve dayanışma konserleri yapıyor. Ben Tunceliliyim. Tunceli’nin Ovacık ilçesi 3 bin nüfuslu bir yerdir. Benim çocukluğum orada geçti. O zaman devlet hastanesi vardı. Şimdi; hastane, sağlık ocağı statüsüne düşürülmüş, eczane kapatılmış. Dernekler devreye girdi ve İstanbul’da bir gece yaptık.  Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Kadıköy Belediyesi ciddi katkılarda bulundu. Gecede 90–110 milyar arası bir para toplandı ve şimdi açılmak üzere. Her şeye rağmen gittiğin konserlerde sonuç alabiliyorsan, oradaki mutluluk paralarla ölçülmüyor.” 

Türk Halk Müziğinin Gelişimine Katkısı Olan Kurum:
ARİF SAĞ MÜZİK OKULU 
Müzisyenliğinin yanı sıra eğitimci bir kimliğe sahip olan Emre Saltık, “Arif Sağ Müzik Okulu”nun (ASM) kurucusu ve sahibi. 1981 yılında Arif Sağ’la birlikte “Arif Sağ Müzik Okulu”nu kuran Saltık, 1990 yılında ortaklığın sona ermesiyle kurumun tüzel haklarıyla beraber tamamen sahibi olmuş. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı iki yıl süreyle temel eğitim ve tekamül eğitimden oluşan okul, özel bir konservatuar statüsünde... Hocalarının hepsi, Devlet Konservatuarı mezunu… ASM’ ye gelen öğrenciler; Halk müziği solfeji, nazariyatı, repertuarı, enstrüman olarak bağlaması, halk bilgileri, folklor bilgisi ve gitar dersleri görüyor. Önceden sınavla kabul edilen öğrencilerin yeterliliğine iki aylık solfej eğitiminin ardından karar veriliyor. Yıl sonunda da Bakanlık onaylı diploma sahibi oluyorlar. Halk müziği icra eden hemen hemen herkesin yolunun ASM’ye düştüğünü söylüyor Saltık: “Buranın tozunu yalamadan geçen olmadı. Mahsun Kırmızıgül’den, Erdal Erzincan’a; Güler Duman’dan, Songül Karlı’ya yeni jenerasyonun birçoğu buraya geldi. İsim sayamayacağım kadar müzik adamı yetişti. Hatta popçular bile buradan konservatuara giderler. 25 yıldır ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kurumuz. Kültür ve eğitim hizmeti veriyoruz. Halk müziğindeki dejerasyonun ve kirlenmenin önüne set olmuştur bu kurum. İlkelerine ve prensiplerine bağlı olarak gönül adamı yetiştirmiştir. Burada yetişenler Kanada’da da Almanya’da ders veriyor. Bir başka yerde bu kültürü idame ettirmeleri işin en güzel tarafı… Çok zorlandığımız zamanlar oldu. Devletin kolaylıklar göstermesi gibi bir temennim olabilir ama ne yazık ki yok…”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder