Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ocak 2011 Pazartesi

SERKAN ÇAĞRI


Akort Dergisi Mayıs-Haziran /2008


ENSTRÜMANTAL MÜZİK YÜKSELİŞTE

Yazın gelişini müjdeleyen bahar aylarını yaşadığımız şu günlerde;  raflarda yerini alan yeni albümler, müzik dünyasına birazda olsa canlılık kazandırdı. Her ne kadar profesyoneller sektörün sürekli kan kaybettiğini dile getirse de, müziğe yenilik getiren çalışmalar bir o kadar heyecan veriyor… Son dönemde dinlenirliliği daha da artan enstrümantal müziğin, bu tespitimizde payı da oldukça büyük…


SERKAN ÇAĞRI: “Klarnet Sadece Hatırlandı…”
Klarnet virtüözü, akademisyen ve TV programcısı… Ülkemizde ve yurtdışında yaptığı başarılı çalışmalarıyla tanıdığımız Serkan Çağrı, aynı zamanda geliştirdiği klarnet modeliyle de dünya kataloglarına  giren ilk Türk müzisyeni… İlgi gören yeni albümü “Ala”yı büyük bir heyecanla anlatan Çağrı, müzik dünyasına yönelik görüşlerini de aktardı.
Klarnet nasıl öne çıktı? 2005 ile bugün arasında ciddi bir yükseliş var gibi görünüyor. Ama daha önce de yapılan klarnet çalışmaları ve klarnetçilerinde başarılı olduğunu söylemek istiyorum. Klarnet sadece hatırlandı. Bir anda havadan düşen bir enstrüman olmadı. 100 yıldır Türk kültürünün içinde yer alan ve bizim bir parçamız olan bir enstürman… Düğün, dernek her yerde görüyoruz. Hatırlanışında bazı etkenler var. Bizlerin yaptığı ifade, tutuş, duruş insanlarda farklı bir imaj oluşturdu. Farklı bir sunumla işi güzel ve cazip bir hale getirdik. Bu da bu işin yükselişine zemin hazırladı ve bu olması gereken bir şeydi. Kirlenmiş bir müzik endüstrisi içerisinde saf duygularla işini en iyi yapanların müzisyenler olduğunu düşünüyorum. Bugün yurtdışındaki festivallerde, gerçek müzik arenalarında, Türk müziğini tanıtan müzisyenler var. Sadece Türk festivalleri değil, uluslararası festivallerde de Türk Müzisyenlerini görüyoruz.
Hüsnü Şenlendirici’yle çok kıyaslanıyorsunuz ve bu tarz sorular çok geliyor olmalı… Evet, sürekli bizi karşı karşıya koymaya çalışıyorlar. Bu da Türkiye’nin alıştığı bir kültür biçimi. Aynı işi yapan insanlar, halkın önünde çarpıştırılıyor. Bu tarz sorular çok geliyor ve çok rahatsız oluyorum. Yaptığımız iş açısından karşılaştırılmamız normal geliyor ama özel hayatımız ve duruşumuzun karşılaştırılması hoş değil… Herkesin ayrı bir yaşam biçimi var. Burada asıl konuşulması gereken işimizdeki başarı sırlarımız, klarnet için ortaya koyduklarımız, alt yapımız… Bütün bu sürecin konuşulması gerekiyor.
İlk kez bir Türk müzisyen, kendi adıyla dünya kataloglarına giriyor. “Serkan Çağrı Modeli” nasıl gelişti? Çaldığımız sol klarnette teknik açıdan eksikliğini gördüğüm bir bölge vardı. O bölgede bir gelişim sağladım. Onu daha ileri hale getirmek için bir çalışma yaptım. Bu çalışmayı dünyanın en önemli nefesli üreticisi olan ‘Amati’ye ulaştırdım. Önerimi çok olumlu buldular. Üniversite hocası olmam, önerilerimin dikkate alınmasını sağladı. Klarnete yeni bir perde eklenmesiyle, model oluştu ve “Serkan Çağrı”  modeliyle kataloglara girdi. İlk kez bir Türk klarnetçisinin dünyada ismi geçiyor. Orada bana “bir müzisyenin yaşarken ölümsüzlüğünü görmesi çok güzel bir duygu” dediler. Gerçekten de öyle bir şey. Bunun milli maçta atılan gol sevincinden farkı yok. Ben bir kapı araladım. Benden sonra gelenler, bu kapıyı sonuna kadar itsinler.
  “ENSTRÜMANİST, EŞLİK EDEN KİŞİ DEMEK DEĞİL”
Son yıllarda enstrümantal müziğin yükselişi söz konusu… Şimdiye kadar enstrümanistler, hep soliste eşlik eden kişi muamelesi gördüler. Dünyada yıllardır enstrümanistler, kendi duygularını çok rahatlıkla anlatılabiliyorlardı. Müziğini tanıtmak, bire bir enstrümanıyla duygularını anlatmak... Bunu bizler genç yaşımızda birçok riski alarak seçtik. Bu yaşama bakış açınız. Küçük yaşlarımdan beri enstrümanımla insanlara bir şey verebilmeyi hayal ederdim. Bu hayalin gerçeğe dönüşmesinde bu konudaki çalışmalarım, titizliğim ve inancım etkili oldu.”
İkinci albümünüz “Ala” için İskender Paydaş ile nasıl bir araya geldiniz? İskender Paydaş sadece pop müzik albümlerine can veren isim değil, aynı zamanda çok iyi bir müzisyen… Birbirimizi yakından tanıyor olmamız bu işte birlikte çalışmamızı gerektirdi. Aynı heyecanı bizimle paylaştı. Repertuvar olarak bize çok farklı seçenekler sundu. Daha çok müziğin anlatıcı gücünü ön plana çıkardık.
“ALA” SINDAN BİR İŞ YAPTIK…
Alasından bir iş yaptıklarından “Ala” adını uygun görmüşler albüme… “Ala”da İskender Paydaş ve Çağrı’nın bestelerinin yanı sıra herkesin severek dinlediği “Gönül” şarkısı yer alıyor. Şarkının albüme girişinin de ilginç bir hikayesi var, Çağrı’dan dinliyoruz: “Gerçek sahibi Özkan Samioğlu. Fakat bu parçayı dinleyenlerin yüzde 90’ı bunu bilmiyor. Şarkıyı herkese vermediği duyumlarını almak bizi yıkmıştı. Yakın dostlarımız vasıtasıyla Özkan abiyi buldum. Müzik dünyasından kopmuş, ama bestelerini üretmeye devam ediyor. Bestenin sahibi olarak isminin hiçbir şekilde söylenmemesi onu çok üzmüş. “Çalabilecek miyim” diye sordum. “Yıllardır bu parçayı klarnetten duymayı hayal ettim” dedi. Bunu öğrendikten sonrada çalma isteğim daha da arttı.”
“Keşan’da Müzisyen Olmamak Elde Değil… ”
Göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Çağrı, Keşan ve Trakya’nın çok renkli bir kültüre sahip olduğunu ve müzikal zenginliğinde bunun büyük bir payı olduğu söylüyor: “Bizim yaşam biçimimiz film, tez gibi birçok yere konu oldu. Böyle bir ortamda doğmak zaten büyük şans. Nereye dönseniz müzik var. Babam müzisyen olmamı istemese de orada müzisyen olmamak elde değil. Benim oyuncağım klarnetti.  20’li yaşlarıma kadar alaylı dediğim tarafımı tamamladım. Sonrasında da Konservatuvara gidişimle de büyük bir avantaj elde ettim. Bu avantajı da güzel kullanmaya çalışıyorum.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder